17 Kasım 2016 Perşembe

Minik Mucizeler

Doğum dünyanın en mucizevi olayı.... Daha mucize olanı ise 9 ayını doldurmaya daha ayları olan bebeklerin hiç beklenmedik zamanda dünyaya gözlerini açmaları ve minicik bir bedende verdikleri inanılmaz mücadele....

Ben henüz odasını seçmemiştim Mete’nin. Hastane çıkışı takımımız da hazır değildi. Hastahane kapı süsüne de henüz karar verememiştim. Hatta Samet’i doğum fotoğrafçısı tutalım diye ikna etmeye çalışıyordum. Ben bunları planlarken kendimi bir hastanenin yenidoğan yoğun bakımının önünde acaba bebeğimi gösterirler mi diye beklerken buldum.

29 haftayı daha yeni doldurmustuk ki Mete 1300gr ile dünyaya geldi. Doğumundan 2 saat sonra yoğun bakıma onu görmeye gittik eşimle. Aşırı steril ortam diye bizi giydirdiler. Bir küvözün başına götürdüler.

1300 gr bu kadar küçük mü oluyor diye bakakaldım önce. Kıpkırmızı bir ten. Ağzında kablo, bileğinde kablo, ayağında kablo... Tek hayat belirtisi inip kalkan göğsü... Nefes alıyor ama o kadar belli ki zorlandığı... Bir nefes çekmek için ne kadar enerji harcıyor siz tahmin edin.

Önce eşime baktım. O benden daha güçlüdür,daha iyimserdir iyi bir şeyler söylesin istedim. Gözleri o kadar korku doluydu ki. Neredeyse 10 senedir tanıdığım adamın gözlerinde ilk defa gördüm çaresizliği.. Sonra bir umut  doktora baktım. Yoğun bakım doktorlarını bilenler bilir zaten. Tek cümle kurdu. “Burası yoğun bakım,her şeye hazırlıklı olun.”

 Çünkü 29 haftalık 1300 gr doğum ileri derece prematüreye giriyor ve riski çok yüksek.
50 gün her sabaha şükürle başladım. Kötü bir haber gelmedi. Kucağıma almadan,kokusunu bile  bilmeden 50 gün onun için süt sağdım. Anneydim ama haftada iki kere görebildiğim bebeğim için yapabildiğim tek şey buydu.

Bu süreç her anne baba için inanılmaz zor bir süreç. Sonunun nasıl biteceğini kimsenin kestiremediği bir yol. Bu süreç karşılaştığınız hastahane personeline göre daha iyi ya da daha kötü hale gelebilir.
Kasım ayı prematüre farkındalık ayı... Aslında herkesin bu durumun farkında olmasına gerek yok. Devletin,hastanelerin ve sağlık ocaklarının prematüre bebekler ve prematüre ailelerinin farkına varabilmesi yeterli.

Sağlık ocakları bilgi bakımından bu konuda inanılmaz yetersiz durumda. Prematüre bebeklere kış aylarında yapılması gereken aşı hakkında hiç bir bilgileri yok mesela.

Ben Konya’da iyi bir hastahanede doğum yapmış olmama rağmen süreçle ilgili bilgilendirme sıfırdı. Hastahaneden taburcu olurken bile prematüre bebek bakımı ile ilgili hiç bir konuda uyarılmadım, bilgi verilmedi. Mete’yle ilk 2-3 ayımı inanılmaz panikle geçirdim. Kafayı yediğimi bile düşündüğüm anlar oldu. Anne olmanın keyfini yeni yeni yaşamaya başladım diyebilirim.

Doktorların her anne babayla birebir ilgilenmesini beklemiyorum ama misal çok basit bir öneri geliyor aklıma. Sağlık bakanlığı prematüre bebeği olan aileler için bir kitapçık hazırlayıp bunu hastahanelerde bulundurabilir. Anne sütünü yoğun bakıma getirme koşullarından, bebeğin bakımı,aşıları, kontrollerine kadar  her şeyi içinde barındıran bir kitapçık hazırlamak çok zor olmasa gerek. Sütü nasıl saklaması gerektiğini bilmeyen bir annenin sütünü çöpe atmak zorunda kalmıştı hemşire. Çünkü en başında bilgilendiren olmamış ve öyle bir dönemde anne sütünün bir damlası bile o kadar değerli ki.

Prematüre bebekler annelerinin karnında değil de kalbinde büyür diye bir laf var. Karnımda büyütemedim ama kalbimde kocaman oldu .

Yenidoğan yoğun bakımı önünde bekleyen tüm anne babalara sabır ve acil şifa diliyorum. Bu günler çok zor geçiyor ama nihayetinde geçiyor işte... Yavruları melek olmuş anneler için daha çok sabır diliyorum. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin