12 Aralık 2014 Cuma

TESADÜF MÜ STRATEJİ Mİ 1



Öyle markalar var ki bugün dünyanın her yerinde her kesimi tarafından kullanılıyor ve  bu markaların yaratıcıları bugün dünyanın en zenginleri arasındalar. Peki bir markanın başarısı sadece tesadüf mü yoksa tamamen bir hesap işi midir? Bu soruya cevap bulmak için bazı markaları incelemeye karar verdim. Bugün dünyada önde gelen spor markalarından Nike ile başlayalım.


Nike 1972’de Bill Bowerman ve Phil Knight tarafından kuruldu. Bill Bowerman atletizm koçu, Phil Knight ise onun çalıştırdığı atletlerden biridir. Bill Bowerman sporcuların daha iyi koşması için spor ayakkabıları üzerinde kafa yormaktadır zaten. Phil Knight ise Stanford’da bir MBA öğrencisi. Bowerman’ın tasarladığı ayakkabılar Japon firması olan Tiger’a ürettirip, Amerika’da satmaya başlarlar. 1972’de ürünleri için dikkat çekici bir logoya ve isme ihtiyaçları vardır. 

SWOOSH

Gelelim Nike’ın meşhur logosu ‘Swoosh’un hikayesine... Logo tasarlaması için Carolyn Davidson adında bir grafik tasarım öğrencisi ile anlaşılır. Carolyn Davidson bu logo için 17 saat çalıştığını söylüyor ve ekliyor bu logo için Phil Knight sadece 35 dolar ödemiş. Kendisi o zamanlar henüz telif hakkı gibi mevzulardan habersiz. Nike ilerleyen yıllarda dünya çapında bu logo ile tanınmaya başlayınca Phil Knight ‘ın vicdanı rahat etmemiş olacak ki Carolyn Davidson’ı bir öğle yemeğine davet eder. Aslında Davidson için bir sürpriz hazırlanmıştır. Onun adına tasarlanmış Nike logolu pırlantalı altın bir yüzük ile bir miktar Nike hissesi (miktarı açıklanmamış)  hediye edilir.

Gelelim isim konusuna... Phil Knight o zamanki 45 çalışanından firma için birer isim ister. Çalışanlardan Jeff Johnson’un önerdiği “Nike” ismi seçilir. Aslında anlamına bakarsak belki de seçilebilecek en güzel isim seçilmiş. Çünkü Nike, Yunan Mitolojisinde zafer tanrıçasıdır. Nike, insan görünümünde çok hızlı koşma ve uçma yeteneğine sahiptir. Belki gidenler görmüştür. Zafer Tanrıçası Nike ‘a ait heykel 1884’den beri Paris Louvre Müzesi’nde sergilenmekte.

Aslında asıl hikaye buradan sonra başlamakta. Bence Nike’ın başarısında reklamlara verilen önemin katkısı çok büyük. 1984’de Phil Knight Micheal Jordan’a sponsor olmayı kabul eder ve onun için ‘Air Jordan’ adını verdikleri renkli ayakkabılar üretilmeye başlanır. O zamanlarda NBA ‘de oyuncuların renkli ayakkabı giymesi yasaktır ancak Jordan her maçta bu ayakkabıları giyer ve her maç için de 5000 dolar para cezası alır. Bu cezaları Phil Knight ödemektedir çünkü Phil Knight amacına ulaşmıştır. Amerika Jordan’ın ayakkabılarını konuşmaya başlar.

Nike’ın reklamlara verdiği önem kadar bilinen büyük gerçeklerden biri de neredeyse ürünlerinin tamamını iş gücünün ucuz olduğu yerlerde üretiyor olması. Nike bu davranışıyla zaman zaman protestoların odağı olmuştur. Çocuk işçi çalıştırması, işçilerin kötü şartlarda uzun saatler çalışıyor olması halen tartışılan konular. Hatta belli bir dönem protestolar yüzünden Nike satışlarında ciddi azalmalar da yaşanmıştır. Bazı Sivil Toplum Örgütleri’ne göre bir ayakkabı maliyeti hesaplandığında işçiye ayrılan maliyet çok az kalmakta.

Bu konular her ne kadar tartışılsa da, zaman zaman Nike gündeme bu konularla gelse de Nike dünya piyasalarında ulaşmak istediği yerde.

Şimdi ilk sorumuza dönersek? Nike’ın hikayesine bakınca doğru zamanda doğru adımların atılmış olması göze çarpıyor. Bu durumda bu başarıya tesadüf demek benim için çok zor ama tabi bakış açısına göre bu fikir değişebilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin